Workshop Girit Mezeleri
Çipohorta
Yunan ve Girit yemeği olan çipohorta veya horta yenilebilen tüm bahçe otlarıyla hazırlanan bir zeytinyağlı ot yemeğidir. “Horta” Rumca ot türlüsü demektir.
Malzemeler
- 1 adet pırasa
- 250 gr ıspanak
- 1 adet kuru soğan (büyük boy)
- 1 adet kırmızıbiber
- Yarım demet yeşil soğan
- Yarım demet maydonoz
- Yarım demet dereotu
- Yarım demet taze nane
- Isırgan otu, cibez, deniz börülcesi, radika, hardal otu, şevket-i-bostan (hepsinden azar azar)
- 1 yemek kaşığı biber salçası
- Sızma zeytinyağı
- Karabiber
- Deniz tuzu
- 100 gr tatlı lor peyniri
Hazırlanışı
Kuru soğanın kabuklarını soyun ve yemeklik doğrayın.
Pırasanın kalın kabuklarını soyup kibrit çöpü şeklinde doğrayın.
Kırmızıbiberin çekirdeklerini temizleyin ve yarım ay şeklinde doğrayın.
Ispanağı temizleyip süzdürün ve kabaca doğrayın.
Bir tencerede kaynar suda sırasıyla cibez, deniz börülcesi, radika, hardal otu ve şevket-i bostanı hafif haşlayıp soğuk sudan geçirin.
Isırgan otunun yapraklarını temizleyip eldiven yardımı ile tuzla ovup yıkayın.
Yeşil soğanı temizleyip irice doğrayın.
Maydonozu, dereotu ve taze naneyi temizleyip yıkayın, süzdürüp ince doğrayın.
Büyükçe bir tavada zeytinyağında yemeklik doğranmış kuru soğanı sote yapın.
Doğranmış pırasaları ilave edip 2 dakika kadar daha sote yapın.
Daha sonra kırmızıbiber, yeşil soğan ve ıspanağı ekleyip sote işlemine devam edin. Haşlanmış Ege otlarını, maydonoz, dereotu ve taze naneyi ilave edin. Salçayı koyun ve sote işlemine devam edin. Ateşten indirmeye yakın tuz ve karabiberi ekleyin. En son lor peyniri serperek servis yapın.
Not:
- İsteğe göre üzerine yumurta kırılarak da yenebilir.
- Sıcak veya soğuk olarak servis edilebilir.
- Babaannem bu tarife 2 adet kesme şeker de kullanırdı, ama bugün sağlık açısından hekimler pek önermediği için ben şekersiz olarak hazırladım.
- Çipoharta, genellikle sebze bahçelerinde, bostan tarlasında kendiğinden yetişen yabani bitkilerle (semizotu, körpe domates yaprağı, kabak çiçeği, pazı, ıspanak, pırasa, kabak, patates, kuru soğan, sarımsak, dereotu vb) yani bahçe otlarıyla hazırlanan hafif bir Ege yemeğidir. Babaannem bu yemeği bahçe otları ve temiz tarlalardan topladığı madımak, ebegümeci, ısırgan otu karıştırarak pişirir ve üzerine yumurta kırarak bize yedirirdi. Bazı zamanlarda ise hazırladığı bu yemekle “çaykama” ya da “çullama” dediği, ismine anlam veremediğimiz ama çok güldüğümüz bir ekmek yapardı.
Çaykama
Ege Mutfağının Vazgeçilmezi Çaykama…
Çocukluğumuzda sevgili babaannem antik Şehriban Hanım bizlere sabah kahvaltılarında hazırlardı… Hatta adına Çaykama veya Çullama Derdi… Yabani Ege otlarıyla hazırlanan ekmeğin ismi çocukluğumda kardeşlerimle büyük keyifle yerdim… Yıllar sonra kurmuş olduğum işletmelerimde başlangıç ekmeği olarak misafirlerine sunmaktan ve bu lezzetin konuklarım ve çocuklar tarafından çok sevilmesi benim büyük aşkla yaptığım Çaykama …
Malzemeler
- 2 su bardağı kepekli un
- 3 adet yumurta
- 1 su bardağı yoğurt (ev yapımı)
- Yarım su bardağı İzmir tulumu (rendelenmiş)
- Yarım su bardağı sızma zeytinyağı
- 1 paket kabartma tozu
- 1,5 çorba kasesi Çipohorta*
*Çipohorta genellikle sebze bahçelerinde, bostan tarlalarında kendiliğinden yetişen yabani bitkilerle (semizotu, körpe domates yaprağı, kabak çiçeği, pazı, ıspanak, pırasa, kabak, patates, kuru soğan, sarımsak, dereotu vb) yani bahçe otlarıyla hazırlanan hafif bir Ege yemeğidir.
Hazırlanışı
Çukur bir kabın içinde yumurta, yoğurt, zeytinyağı ve rendelenmiş peynirleri iyice çırpın. Karışıma kepekli un, kabartma tozu ve çipohorta karışımını ilave ederek iyice çırpın (pütürsüz bir bulamaç elde edin).
Bulamacı önceden zeytinyağı ile yağlanmış fırın tepsisine iki parmak oluşturacak şekilde döküp oda ısısında 15-20 dakika dinlendirin.
Daha sonra 180 derece ısıtılmış fırında 45 dakika pişirin.
Fırından alınca üzerine mutfak bezi örterek soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra baklava dilimleri şeklinde kesin.
Not:
- Ben bugün daha pratik olduğu için kabartma tozu kullanıyorum ama babaannem çaykamayı kabartmak için karbonat kullanırdı. Avucunun içine göz kararı (1 çay kaşığı kadar) karbonat koyup hamurun üzerine attıktan sonra limon suyu ve sirke damlatarak kabarmasını sağladıktan sonra karıştırırdı.
- Restaurant işletmeciliği yaptığım yıllarda çaykamayı konuklarımıza başlangıç ekmeği olarak ikram ederdim.
Sofranın Ahengi Mezeler
‘’Meze karın doyurmak için değildir; karın doyurmak ayrı bir zevktir.‘’
Mezeler mutfak kültürümüzün en özgün lezzeti, rengidir. Mezeler genelde soğuk servis edilir. Ama yemek öncesi aperatif olarak yenildiği gibi çilingir sofralarının da vazgeçilmezidir.
İlk mezenin kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Zeytinyağını ilk bulan Giritlilerdir. Soğuk mezelerde genelde zeytinyağı ile yapıldığından ilk mezenin de genelde GİRİTLİLER tarafından yapıldığı tahmin ediliyor.
Eski dönemlerde saray mutfağında yemeğin tadına bakan ‘’ tadımcı ‘’ ya da ‘’ çeşnigar ‘’ denilen bir tadım ( günümüzde degustasyon ) görevlisi bulunurdu. Çeşnigir ( çeşnici-çeşnigar-çeşnicibaşı ). Osmanlı devletinin sarayın dış görevlilerindendir. Bir bölümü padişaha pişirilen yemekleri gözetirken, bir bölümü de sarayın mutfağında hazırlanan yemeklerin dağıtımından sorumluydu. Çeşnicibaşının başlıca görevi ise herhangi bir suikast girişimine karşı padişahın yiyeceği yemekleri tadarak zehirli olup olmadığını kontrol etmekti. Çeşnici başının tadım tabağının benzerleri nasıl olmuşsa olmuş konaklarda küçük porsiyon yemekler için kullanılmaya başlamış. Küçük tadım tabağı, lezzet tabağı haline gelmiştir. Zaten ‘’MEZE’’ de lezzet anlamına gelmektedir.Meze sözcüğü etimolojik olarak incelendiğinde, kökenlerinin İranlıların kullandığı ‘’ maza ’’ kelimesine dayandığı görülüyor. ‘’ Maza ’’ lezzet anlamına gelmektedir. Ana yemek öncesi hafif yenilen porsiyon küçük miktarlarda sunulan yiyecekler olan mezenin tarihine baktığımızda; eski Yunanda başlayıp, Romalılar, Persler, Araplar ve Osmanlıya kadar uzanan bir geçmişi vardır. Çoğu dilde mezeler aynı dilde anılır. Meze, Arapçada ‘’ Mezze ‘’ Yunancada ‘’ Meze ‘’ Bulgarcada ‘’ Meze ‘’ ve Farsçada ‘’ Maze ‘’ İtalya’da ‘’ Antipasta ‘’ İspanya’da ‘’ Tapas ‘’ dır. Mezeye başka toplumlarda ordovr, appetizer veya snack gibi isimler verilmektedir. Bizde ve Ortadoğu’da meze dir.
Tadımlık anlamına gelen ‘’ MEZE ‘’ çok değişik türlerde olabilir. Peynir, salam, yoğurt gibi çok basit olabileceği gibi, mevsimlere göre taze bulunan değişik sebzelerden, bakliyatlardan (barbunya, semizotu, patlıcan, enginar, mantar, lahana vs.) kendine özgü taze sebzeleriyle, meyveleriyle hazırlanan ya da deniz ürünlerinden hazırlanan çeşitleri de mevcuttur. (Kalamar, karides, pavurya, ahtapot vs.)
Türkiye Mutfak Kültüründe masayı mezelerle donatmak, o sofranın zenginliğini de gösteren bir kavramdır. Görsel olarak farklı renkli görüntüleriyle sofanın albenisini artıran mezeler, aslında farklı bir işlev sağlıyor. Yemek yemeyi karın doyurmak kavramından uzaklaştırıyor, keyifli bir olaya çeviriyor. Bu keyfi sağlayan sadece mezelerin görüntüsü, kokusu ve tadı değil hiç kuşkusuz… Mezelerin sofralarda yarattığı güzelliğin, küçük porsiyonlar da ama değişik çeşit çeşit yarattığı güzellik ve sohbetle süslenmesi de önemli. Soğutmadan yenmek istenen ana yemeğe, mezelerde bir yavaşlığa, dinlenmeye ve sohbetle birlikte ayrı bir keyife dönüşür ve ayrı bir hoşluk yaratır.
Meze denilince ilk akla gelen alkollü ve özellikle rakı ile tüketilen yiyecek düşünülür; fakat meze kültürünün gelişmesi ile birlikte meze sadece içkinin yanında atıştırmalık değil, bir yemek kültürü olarak da mutfaklarda yerini bulmuştur.
İçkiye ‘’ meze yapmak ‘’ bu sofra, rakısıyla, mezesiyle, sohbetiyle, kurulduğu mekanıyla, her şeyiyle çeşninin üzerine kurulmuştur. Bu sofrada yapılan sohbetin kuralları vardır. Genel kural konuşma adabına dayanır. Genellikle sofrayı paylaşanların en yaşlı olanı ilk konuyu seçer ve açar. Sık sık konu değişir, hoş, ilginç, çekici ve düşündürücü konular seçilir. Genellikle sohbetler sırasında ağırlığı ortaya çıkan kişinin, sofrada kişi ağırlığınca saygı görür. Mezenin içkisi rakı’dır. Adabıyla içenler rakıyı özenle hazırlanmış bol çeşitli az miktarda mezeyle içerler. Mezeler oldukça çeşitlidir. Mezeler zamanla zenginleşmekle birlikte keyfe göre ve daha çokta ekonomik güce göre çeşitleri değişmektedir. En sade rakı mezesi beyaz peynir ve kavundur. Tereyağı, beyaz peynir, kaşar peyniri, yoğurt yada cacık, fasulye pilakisi, barbunya pilakisi, Arnavut ciğeri, tavası, yahnisi, havyar, beyin, muska böreği, midyenin her çeşidi, söğüşler ( domates, salatalık ), patlıcan, biber, kabak, lahana, yaprak dolmaları, her türlü köfte, zeytin ve zeytinyağlılar, şarküteri ürünleri, çerkez tavuğu ve yumurta, haydari, tarator, lakerda, karides, pavurya, kırmızı turp, rokanın bulunduğu yeşillikler ve salatalar, mevsim meyvelerle hazırlanan mezeler vardır. Bir de yumruk mezesi vardır ki bu, içerken hiçbir şey yememektir. Bir yudum içki içilir ardından yumruk yapılmış elin sırtıyla ağız silinir. Aslında bu bir bakıma ekonomik güçlerden kaynaklanmaktadır.
Soğuk mezeler sohbetle tüketilir, ardından servis edilen sıcak mezeler ise sindirmeye ve doyurmaya yardımcı olur. Mezelere eşlik edecek yemeklerse yöreden yöreye farklılık gösterebilir. Marmara ve Ege’de balık tercih edilirken, Doğu’da ise kebaplar sofradaki yerini alır. Mezeler mi ana yemeğe yoksa ana yemekler mi mezelere eşlik ettiğini ayırt etmek zordur. Aynı zamanda mezeyle sindirim daha kolay çünkü mezelerin çoğunun zeytinyağı ile pişirilmesinden mide mukozasını sarması koruyucu etki sağladığı gibi sindirimi de kolaylaştırıyor.
Sofralarda yerini alan mezelerle iyiliğe, güzelliğe, sohbete ve sağlığa hep beraber merhaba…
Sevgilerimle…
Gülhan Kaya
Humus
MALZEMELER
- 250 gr nohut
- 1 diş sarımsak
- Yarım çay fincanı limon suyu
- 6 yemek kaşığı tahin
- 1çay kaşığı kimyon
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çay kaşığı kırmızı toz biber
- Zeytinyağı
ÜZERİ İÇİN:
- 1 yemek kaşığı tereyağı
- 1,5 çay kaşığı paprika
- 1 – 2 dal maydonoz
HAZIRLANIŞI
Nohudu bir gece önceden ıslatıp düdüklü tencerede haşlayın. Haşlama suyundan bir kenara ayırın. Sarımsağı iyice ezin. Tahin, limon suyu, nohut, tuz, kimyon, kırmızı toz biber, sarımsak ve zeytinyağını mutfak robotuna koyun. Bütün bu malzemeye haşlama suyu ekleyip püre kıvamına gelinceye kadar en az 10 dakika boyunca mutfak robotunda karıştırın. Hazırlanan karışımı servis tabağına alın. Tavada tereyağını eritin. İçine paprikayı ilave edip hafif soteleyin. Sotelenen paprika sosu humusun üzerine gezdirin. İnce doğranmış maydonozu serpiştirip, ılık olarak servis yapın.
Patlıcanlı Enginar
5-6 çanak enginar
1 bağ yeşil soğan
1 demet dereotu ve sapları (ince doğranmış)
1 tatlı kaşığından az kepekli un
Sızma zeytinyağı
Deniz tuzu
Soğuk su
İç malzeme
2 adet közlenmiş patlıcan
2 diş sarımsak (ezilmiş)
50 gr Ezine peyniri
1-2 yemek kaşığı süzme yoğurt
Deniz tuzu
Karabiber
Sızma zeytinyağı
Hazırlanışı
Bir tencerede enginarları, yeşil soğan, dereotu ve sapları, kepekli un, zeytinyağı, tuz ve soğuk su ile haşlayın.
Enginarlar yumuşayınca tencereden çıkartıp soğumaya bırakın.
Patlıcanları ocak ateşinde veya fırında közleyip ince ince doğrayın.
Bir kapta sarımsak, patlıcan, peynir, yoğurt, tuz, karabiber ve zeytinyağı ile harç hazırlayın.
İnce doğranmış dereotu ile çanakların dış kısmı kaplayın. Hazırlanan patlıcan harcını bir kaşık yardımı ile enginar çanaklarının içine doldurun.
Hazırladığınız enginarları bir servis tabağına alın, üzerini dereotu yaprağı ile süsleyip servis yapın.
Not:
- Babaannem bu tarifte 2 adet kesme şeker de kullanırdı, ama bugün sağlık açısından hekimler pek önermediği için ben şekersiz olarak hazırladım.
- Enginarı haşladığınız suda birçok değerli mineral bulunur. Bu suyu saklayıp çorba ya da pilav yapımında kullanabilirsiniz.
- Enginar haşladığınız suyu cilt güzelliği için de kullanabilirsiniz. Yüzünüze sürüp 1 saat bekledikten sonra yıkayabilirsiniz. Böylece cildiniz canlanır ve siyah nokta oluşumu azalır.
Enginarın Kısa Tarihçesi:
Romalı zenginler enginarı, baharat, sirke ve bal ile hazırladıkları sosla tatlandırarak yemeyi tercih ederlerdi. Bu şekilde hazırlanan enginar uzun süre saklanabiliyordu.
Enginar, eski Yunan ve Roma devrinden beri bilinen bir sebzedir. Bu dönemlerde kral ve soyluların sofrasını süsleyen enginar 15. yüzyıldan itibaren Avrupa’da yayılmaya başlamıştır. 16. yüzyılda Fransa, Almanya ve İngiltere’ye, 17. yüzyılda ise Amerika’ya ulaşmıştır.
Ülkemizde ise 16. yüzyılda Avrupa’dan Osmanlı topraklarına göçen Museviler tarafından yetiştirilmeye başlanmıştır.
Kuru Meyveler Eşliğinde Turp Otu Salatası
Malzemeler
500 gr turp otu
4-5 adet kuru kayısı
4-5 adet kuru incir
50 gr ceviz (havanda iri ufalanmış)
1 adet kırmızıbiber
1 adet havuç (orta boy)
1 adet kuru soğan (orta boy)
1 su bardağı tulum peyniri veya çökelek
1 yemek kaşığı çörek otu
Yarım limonun suyu
Deniz tuzu
Sızma zeytinyağı
Hazırlanışı:
Turp otunu temizleyip yıkayın. Bir tencerede kaynar suda 7 dakika kadar haşladıktan sonra soğuk sudan geçirip süzdürün ve ince doğrayın.
Zeytinyağını bir tavaya alıp ince doğranmış soğan, jülyen doğranmış havuç ile sote edin. Üzerine ince doğranmış kuru incir ve kayısı ilave edip birkaç kez çevirip ocaktan alın.
Turp otuna, sote ettiğiniz malzemeyi, peyniri, cevizi, tuz ve limon suyunu ilave ederek harmanlayın. Çörekotunu serperek servis yapın.
Not:
Egeliler tarafından bilinen, genellikle bu bölgede yabani ot olarak yetişen turp otu, turp bitkisinin yaprağına benzediği için bu ismi almış. Haşlanıp salata olarak yenilebildiği gibi kavrulup üzerine yumurta kırarak yemeği de yapılabilir.
Nane Salatası
Malzemeler
2 demet taze nane
1 demet maydonoz
Yarım demet yeşil soğan
1 adet kuru soğan
3-4 diş sarımsak
Yarım limonun suyu
2 yemek kaşığı acı biber salçası
2 yemek kaşığı nar ekşisi
Sızma zeytinyağı
Deniz tuzu
İsteğe göre nar taneleri
Hazırlanışı:
Maydonoz, nane, yeşil soğan ve kuru soğanı temizleyip yıkayın.
Bir kesme tahtası üzerinde hepsini ince ince doğrayın.
Sarımsakların kabuklarını soyup ezin.
Bir kasede zeytinyağı, tuz, nar ekşisi, sarımsak limon suyu ve acı biber salçasını iyi karıştırıp sos hazırlayın.
Derin bir kap içinde doğranmış yeşillikler ve hazırladığınız sosu harmanlayın.
Servis tabağına alıp nar taneleri ile süsleyin.
Not:
- Bu salatayı ızgara balık yayına sos olarak da kullanabilirsiniz.
Taratorlu Radika
Malzemeler
500 gr radika
Göz kararı süzme yoğurt (bir çorba kasesi kadar)
2 diş sarımsak
1 kahve fincanı ceviz (havanda iri ufalanmış)
Deniz tuzu
Karabiber
Sızma zeytinyağı
Yarım limonun suyu
Süslemek için nar taneleri
Hazırlanışı
Radikayı temizleyip yıkayın kaynar sıcak suda haşlayın ve soğuk sudan geçirip süzdürün ve irice doğrayın.
Bir kapta süzme yoğurt, sarımsak, ceviz, tuz, karabiber, limon suyu ve zeytinyağını karıştırın.
Hazırlanan harcın içine doğranmış radikayı ilave edip harmanlayın.
Servis yaparken ayrıca zeytinyağı gezdirin ve isteğe göre nar taneleri veya çeri domates ile süsleyin.